GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE KAYBETTİĞİMİZ DEĞERLERİMİZ

26.05.2020 - Salı 00:20
gecmisten-gunumuze-kaybettigimiz-degerlerimiz

Hepimizin, geçmişte yaşadığı anlamlı ve değer dolu bayramlarımıza karşı büyük bir özlemi vardır. Şu anda sizlerin iç geçirdiğinizi duyuyor gibiyim.

Çocukluğumuzda yaşadığımız bayramları,  özlemle anmayan birileri var mı bilemem?

Bayramlar, bayram heyecanı hissedilerek yaşanırdı. Hatır vardı, gönül almak vardı. Büyüklerimize saygı, küçüklerimize sevgi vardı.

Şimdilerde ise bayramların anlamını, tatil günleri aldı. İnsanların yaşam standartları ve iş tempolarına göre belirledikleri takvimlerdeki bayram günleri, algılardaki yeni ismi tatil günleri olarak yerleşti. Yılın başında ki takvimlerde belli olan bayramlarımız, akraba, eş, dost ile geçireceğimiz bayramlar yerine, kafamızı dinleyip, dinleneceğimiz tatil planlarımız oldu.

Eskiden bayramlar yaklaştıkça  büyük heyecan duyulur, yaklaşık 1 hafta öncesinden evlerde yoğun temizlik başlar, tatlıların yapılması, yeni kıyafetlerin hazırlanması ile dolu dolu yaşanırdı. Bayram  arefesinde, mezarlık ziyaretleri yapılır, bayram sabahı genelde büyükannenin evinde toplanılır, sabah namazının ardından bütün aile fertleri ile beraber kahvaltı masasında oturulurdu. Yahni, vazgeçilmez bayram yemeği olarak masalarda yerini alırdı. Kahvaltı sonrasında ilk bayramlaşma evdeki büyüklerimizle başlardı. Büyüklerimiz, küçükler için hazırladıkları harçlıkları bayramlaşma sırasında verirlerdi. Sonra komşulara , eş, dost, akrabalar ziyaret edilerek bayramlaşma sevinciyle dargınlıklar, kırgınlıklar ortadan kalkardı. İnsanların birbirine karşı güveni vardı, sevgi, hoşgörü vardı daha çok samimiyet vardı ilişkilerde. Her şeyden önemlisi iletişim vardı. Ziyaretine gitmediğimiz bir büyüğümüz kalmışsa atladığımız için çok utanırdık. Onu telafi etmek için son bayram günü bile ziyaretlerine gider ellerini öperdik. Bayram sonrası dışarıda karşılaştığımız tanıdık veya eş dost olur ise "geçmiş bayramınız mübarek olsun" denir ve yine atlamadan bayramlaşırdık.

Bayramlar, bayram süresince büyük bir coşku içinde insanların birbirlerine yaptıkları bayram ziyaretleri ile devam ederdi. Samimiyet kokan ortamlar, ziyaretleri daha anlamlı hale getirir,  içtenlikle yaşanırdı.

Ne oldu da bu kadar değersiz hale getirip, anlamını yitirdik! Sevgi; yerini, tedirginlik, şüpheye, uzak mesafeye bıraktı. Masumiyetini kaybetti. Akrabalıklar bitti, komşu ilişkileri uzak mesafelerde yaşanmaya başladı.

Hiç sorguladık mı ? Acaba neden ?

Teknolojiye yaklaştıkça, değerlerimizi en önemlisi birbirimiz ile olan iletişimi kaybettik.  Yaşam standartlarımız yükselirken, sevgi, sadakat, vicdan, merhamet, birbirimize olan hoşgörümüz ve güvenimizi kaybederek küçülüp kendi kabuğumuza mı yerleştik. Elimizde ki telefonlarımız, masamızda bilgisayarlarımız, kullandığımız tabletlerimiz ile mutluluklarımızı, üzüntülerimizi, sevgimizi, kırgınlık ve kızgınlıklarımızı kısaca doğruyu-yanlışı her şeyi bu sanal dünyalarda yaşamaya başladık.

Neydi bizim değerlerimizin kaybolmasına sebep?

Günümüzde ki anne-babaların yapı taşımız olan çocuklarımız üzerindeki etkisinin büyüklüğünü, birlikte düşünelim doğru ve yanlışlarımızı bir kaç örnek ile gözden geçirelim;

Çocuk doğduktan sonra, anne sıcaklığını ne kadar süre hissediyor veya kaliteli zaman geçiriyor?

Anne kucağının yerini ana kucakları, pusetler, çocuk arabaları almaya başladı. Bir nevi çocuklarımızı mekanik sevgilere terkettik. Duygusuzlaştırdık.

Hiç düşündünüz mü ?

Yeni nesil çocuklar neden duygusuz, mutsuz ve ebeveynlerden uzaklar. Elbette çok farklı faktörler var. Ancak en önemli faktörlerden biri, teknoloji bağımlılığı. Çünkü; çocukların teknolojiye olan yoğun ilgisi anne-babanın yerini aldı.

  • Anne doğum yapar, bebeğini evine puset ile getirir.
  • Eve geldikten sonra, çocuk çoğunlukla ana kucağındadır, çoğu zaman orada besler ve orada ilgilenirler.
  • Anne-babalar bebek ile dışarıya çıkarlar, bebek arabasıyla gezdirirler.

Bebekler doğdukları günden itibaren, ebeveynleriyle aynı ortamı paylaşıyor ancak onların sıcaklığını, duygularını hissedecek şekilde iletişim kurulamıyor.

"Değerlerini keşfetmemiş bir ailede sohbet mümkün değildir." diyor Doğan Cüceloğlu.  Sohbetin olmadığı ortamlarda ne yazık ki çocuklarda sorumluluk bilinci gerçekleşmiyor. Sorumluluk olmayan yerlerde biri diğerinin görevini söyler ve yapıp yapmadığını denetler.

Bu arada çocuk okul çağına kadar anne, babadan ne öğrendi?

Bunu kendi yetiştirdiğimiz çocuklarımız üzerinde düşünelim istedim.

Duygularını kaybetmiş, teknoloji bağımlısı nesil var ortalıkta. Anne-babayla bile zaman geçirmeyen, odasından dışarıya çıkmayan nesiller yetiştirdik. Onların değerlerimizden uzaklaştığını görmezden gelip, iletişimsiz büyüttük. Kitap okumayan bir toplum, tarihini dizilerden veya sosyal medyadan öğrenen evlatlarımıza doğru bilinen yanlışların çoğaldığı bir gidiş başlattık. Bunların arasında yer alan en önemli değerlerimiz arasında olan aile bağları zayıfladı.

Bugün huzur evlerine, yaşlı bakım evlerine baktığımız zaman burada yaşayan büyüklerimizin çoğunun çocuğu beyaz yakalı çalışanlarımızın anne-babaları olduğunu görmekteyiz. Bu durum bizlerin bir kez daha neleri kaybedip, neleri kazandığımızı  görmemiz adına düşünmemizi sağlamalı.

Neden?

İletişimin olmadığı yerde, sevgi, saygı, bağlılık yoktur. Sevgi ve saygının olmadığı yerde her türlü haksızlık, saygısızlık baş gösterir. Bilinçli, sevgi ve saygı çerçevesinde, duyarlı çocuklar yetiştirmeye gayret gösterelim. O nedenle, şimdiki anne-babalara çok büyük görevler düşüyor. Bayramları tatil olarak değerlendirmeyin. Büyüklerimizle ve sevdiklerimiz ile birlikte geçireceğimiz güzel anılar biriktireceğimiz özel günler olarak değerlendirin. Bizler yaşadık, çocuklarımıza anlatırken iç geçiriyoruz. Onlarında çocuklarına anlatacakları güzel anıları olmasını sağlayın. Ömür muhasebesini kimse yapamaz. Örneğin 10 yılımız var ise yaşamak için sadece 10 tane Kurban Bayramı, 10 tane Ramazan Bayramımız var gibi düşünün. Zaman çok hızlı geçiyor rakamlarla düşününce süre ne kadar az değil mi ?

Ancak sevdiklerimiz ile geçireceğimiz kaliteli zamanlar bize çok büyük anılar kazandırıp anlamlar katar. Birbirimiz ile olan iletişimimiz güçlü olur ise çocuklarımıza da bırakacağımız manevi mirasımız çok büyük olur.

Aile bağlarımızı güçlendirerek, bayramlarımızı geleneklerimize ve değerlerimize göre yaşayalım, yaşatalım.

Nice mutlu bayramlara.

Tülay İLBİ

YORUM YAZ