Psikolog Nadide İçöz, Çocuk ve Oyun Terapisi hakkında merak edilenleri sizler için köşe yazısında detaylarıyla anlatıyor…
Çocuklar duygu ve düşüncelerini yetişkinler gibi sözel olarak değil de oyun aracılığı ile ifade ederler. Oyunlar sayesinde olumlu ve olumsuz duygularını gözlemleme fırsatı edinebiliriz. Çocuklar oyun desteği ile öğrenir ve gelişir. En rahat hissettikleri ortam oyun ortamıdır.Günlük hayatında biriken enerjisini boşaltmak,kas gelişimi ve empati yeteneğinin güçlenebilmesi için oyun çok önemli bir parçadır. Montaigne çocukların oyuna verdikleri önemi “Çocukların oyunu oyun değil, onların en ciddi uğraşıdır” şeklinde özetlemiştir.
Aileler bazen çocuklarının sinirli,endişeli olduğunu bazen de hassas,içe kapanık olduklarını düşünebilirler.Bu durumların nelerden kaynaklandığını keşfedemeyince çocukları için kaygı duyabilmektediler. Çocukların ruhsal uyumsuzluk tedavilerinde oyun terapisine başvurulmaktadır. 2.5 ile 12 yaş aralığındaki çocuklarda depresyon, alt ıslatma, kaygı bozuklukları, cinsel ve fiziksel istismar, takıntılar, travma, mastürbasyon, yemek ve uyku problemlerinde oyun terapisine başvurulabilmektedir. Oyun çocuğun yansımasıdır. İyi bir gözlemci oyunlar aracılığı ile çocuğun korkularını, saldırganlık nedenlerini, ihtiyacı olan gereksinimleri ve bunların kaynağını keşfedebilir. Oyun gibi oyuncaklar da çocuğun psikolojik yönden değerlendirilmesinde kullanılmaktadır. Oyun terapisindeki oyuncaklar çocuğun kelimeleri ve oyun ise dili olur. Terapi sürecinde yargılanmadan doğrudan kabul edilen çocuk kendini keşfedecektir.Çocuk geçmişte yaşadığı önemli olayları oyun esnasında yeniden canlandırabilecek ve duyguları yeniden yaşayacaktır. Örneğin bazı oyuncakları oyun terapisinde kullanılan kuma gömerek bastırmış olduğu korkuları yansıtabilir veya oyuncak silah ile terapisti öldürüyor rolüne girebilir. Kaynak keşfedildikten sonra terapist ve aile ile düzenli olarak yapılan görüşmeler sorunun azalmasını veya yok olmasını sağlayacaktır. Bu süreç içinde çocuk duygularını da kontrol etmesini öğrenmiş olmaktadır.
Ebeveynler çocuklarının okula başlaması ile birlikte oyun çağlarının da bitmiş olduğu düşüncesine kapılabiliyorlar. Okul çağı ile birlikte çocukların oyuna ayırdıkları zaman belki bir miktar azalacak ancak oyun sevgi ve ruh sağlığı adına çocuk için bitmeyecektir. Oyun terapisi ebeveynlere rehberlik ederek teröpatik oyun becerilerini, evlerinde kullanabilecekleri ebeveynlik becerilerini öğretir. Aileler doğru yöntemler ile belirli zamanlarını çocuklarının oyun arkadaşı olarak geçirebilme fırsatını edinmiş olurlar. Çocukların yaşlarına ve gelişim dönemlerine göre tercih edecekleri oyunların değişkenlik gösterebileceğini de unutmamak gerekir.
Psikolog Nadide İÇÖZ